ÂSIMIN NESLİ
ANLATICI: Mahşeri bir gündü o gün! Akif'in tabiriyle; "Eski dünya, yenidünya bütün akvam-ı beşer Kaynıyor kum gibi, Mahşer mi, hakikat mahşer. Yedi iklimi cihanın duruyor karşında, Ostralya'yla beraber bakıyorsun; Kanada! Çehreler başka, lisanlar, deriler rengârenk. Sade bir hadise var ortada: Vahşetler denk. Kimi Hindu, Kimi Yamyam, kimi bilmem ne bela... Hani tauna da zuldür bu rezil istila..." dediği gibi yedi düvele karşı şanlı ordumuz savaşıyordu. Sabah üzüm hoşafı, akşam buğday çorbası yemişler. Bazen bunları bile bulamamışlar. Ama yılmamışlar, yıkılmamışlar. Vatan sevdalıları şahadet mektebine kayıtlarını yapıp, mevzilere yatmışlar. (Bomba ve silah sesleri) YAHYA ÇAVUŞ: Dikkat edin aslanlarım, bir gün dayanmak zorundayız. Gerideki neferlerimize mevzi kazmalarına vakit kazandırmalıyız. Alçı tepe'ye ulaşmalarını engellemeliyiz. ALİ: EvvelAllah şahadet şerbetini içinceye kadar savaşır, sonra da vücudumuzla bile mani oluruz, Yahya Çavuşum! HALİL: Ölürüz de geçirttirmeyiz düşmanı EvvelAllah! HASAN: Ölürsek Şehidiz cennet bizim, kalırsak Gaziyiz Devlet bizim,Komutanım! YAHYA ÇAVUŞ: EyivAllah yiğidim! Aynı yerden ateş etmeyin, etmeyin ki bizi az görmesin kefere! HASAN: Allah'ın izniyle Ertuğrul koyundan geri çekileceklerdir. (Ses kesilir.)Dedemiz Ertuğrul Beyin ismi yeter! HALİL: İngilizler sustu YAHYA ÇAVUŞ: Öyle ise Ezan oku da Namazımızı kılalım, belki de son namazımız olacak Ali! (Ezan okur, Karşı mevziden taşa sarılmış kâğıt parçası atılır.) HALİL: (Taşı alır, açar) Komutanım burada bir not var. YAHYA ÇAVUŞ: Hayırdır inşaAllah! Oku bakim ne yazıyor,?! HALİL: Bizler Hindistanlı Müslüman askerleriz.İngilizler bize Almanlara karşı Osmanlının yanında savaşacağımızı söylediler.(bilgi:yasarhocam.com)Biraz önce ezan sesi duyduk, siz kimsiniz,?! HASAN: Vay alçaklar!Din kardeşlerimizi bizimle savaştırıyorlar. ALİ : Düşmanın bile yiğidi bir başkadır! Lakin bunlar tam namussuz! HALİL: Allah düşmanın bile şereflisini versin! YAHYA ÇAVUŞ: Amiin! Amiiin! Yaz Halilim, cevap verelim! Burası Osmanlı Payitaht'ının kapısıdır. Bizler de Osmanlı askeriyiz. İngilizler karakterleri gereği tarihi bir alçaklık ve kalleşlik örneği göstererek,sizi kandırmışlar.Asıl onlar İstanbul'u işgal etmek istiyorlar. ANLATICI: İngiliz ordusundaki Müslüman askerler böylece gerçeği anlamaya başladılar. Aralarında bir vaveyla koptu.bu durum artık İngiliz kumandanları düşündürmeye başlayacaktır. (bilgi:yasarhocam.com) Nitekim Hintli Müslümanlar İngiliz siperlerini terk edip,Osmanlı siperlerine geçerlerken İngilizler ateş ediyorlardı.(Üç Hintli Asker şehit edilip,İki tanesi geçer,Geçenlerle sarılırlar birbirlerine) (Hasan kopana ayağını kemerle bağlar.) HASAN: Şükürler olsun Allah'ım, senin yolunda ayağımı önden gönderiyorum.Hamdüsenalar olsun Cennetine ilk adımımı attım.Şahadet şerbetini tam içerek gelirim inşaAllah! ALİ: Buyur Gardaşlık senin ekmek hakkın! HASAN: Benim hakkımı Yahya Çavuşa ver. Zira Yüzbaşı Hüseyin Bey'den sonra komutanımızdır, başımız sağ olsun. (bilgi:yasarhocam.com) Zira benim yaram derindir, Şahadet şerbetini içtim içeceğim. YAHYA ÇAVUŞ: O senin hakkın, sen ye hasanım. HASAN: Çavuş'um Sen ye ki başımızdan eksik olmayasın.İnşaAllah iki cihan güneşi serveri ser bülendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v.)'in sofrasında tüm şühedayla birlikte oturacağım.(Der ve tebessüm ederek Şehit olur.) ALİ: Hasan! Hasan! Selam olsun sana Şehidimiz,ne mutlu sana, mertebelerin en âli'sine ulaştın. HALİL: Duan Uhud şehidi Abdurrahman bin Cahş gibi kabul oldu! Selam olsun şehadet sevdalılarına! HASAN: Gardaşlık! Mermimiz bitmek üzere,biz de içeriz şahadet şerbetini inşaAllah! ALİ: Allah bizimle,dava Allah'ın davası Canlar! YAHYA ÇAVUŞ: Elbette Allah bizimle,Bedir Savaşına giderken Allah Resulü sormuştu."Nasıl savaşırız?"diye sorunca Rec'i vakasında şehit olacak olan Asım b. Sabit okunu ve mızrağını alarak şöyle söylüyordu."Düşman iki yüz zir'a yaklaşıncaya kadar bekleriz.(bilgi:yasarhocam.com)Yaklaşınca ok atmaya başlarız! Daha da yaklaşır,mızraklarımızın menziline girerse mızrak atarız!Onları da geçip yanımıza kadar gelirse kırılıncaya kadar kılıçlarımızla savaşırız. ALİ: Çavuşum peki Peygamber'imiz bu tarife ne demiş? YAHYA ÇAVUŞ: Peygamber'imiz buyurmuşlar ki "Savaş işte böyle yapılır.Siz de Asım gibi savaşın!"buyurmuşlar. HALİL: Biz de Bedir'in aslanları gibi savaşırız. Allah'ın izniyle. ALİ: Mermimiz biterse süngümüz var Komutanım!(Bomba ve ateş sesleri) YAHYA ÇAVUŞ: Ateş edin aslanlarım,ateş,ateş,ateş...! ALİ: Komutanım bu silah çalışmıyor. Bana yeni bir silah verin Çavuşum! YAHYA ÇAVUŞ: (Silahı eline alır, ateş eder.) Bu çalışıyor. (Ve dönüp bakınca Ali'nin parmağının koptuğunu görür.) ALİ: Allahu Ekber! Bismillah dedik biz de parmağımızı gönderdik önden. HALİL: Mermilerimiz bitti Komutanım! YAHYA ÇAVUŞ: Süngü tak! Emrimle hücuma kalkın. (Hepsi birden Allah, Allah, Allah nidalarıyla hücum eder ve şahadet şerbetini içerler.) ANLATICI: Metre kare'ye altı bin merminin düştüğü tarihte eşine rastlanmayan mermilerin çarpıştığı,Akif'in tabiriyle "Bedrin aslanları ancak bu kadar şanlı idi" övgüsüne mazhar olan Çanakkale şehitlerimize selam olsun.Altmış yedi kişiyle bin kişilik İngiliz askerlerini durduran Yahya Çavuş ve arkadaşlarına selam olsun!. Sarılır, indirilir mevki'-i müstahkemler, Beşerin azmini tevkîf edemez sun'-i beşer; Bu göğüslerse Hudâ'nın ebedî serhaddi; "O benim sun'-i bedîm,onu çiğnetme" dedi. Âsım'ın nesli... diyordum ya...nesilmiş gerçek: İşte çiğnetmedi nâmûsunu,çiğnetmeyecek. Şühedâ gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar... O, rükû olmasa, dünyâ da eğilmez başlar, Yaralanmış tertemiz alnından, uzanmış yatıyor, Bir hilal uğruna, yâ Rab, ne güneşler batıyor! Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş asker! Gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı değer. Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor Tevhîd'i... Bedr'in arslanları ancak,bu kadar şanlı idi. Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın? "Gömelim gel seni târihe" desem, sığmazsın. Her ü merc ettiğin edvâra da yetmez o kitâb... Seni ancak ebediyyetler eder istîab. "Bu, taşındır"diyerek Kâ'be'yi diksem başına; Rûhumun vahyini duysam da geçirsem taşına; Sonra gök kubbeyi alsam da, ridâ namıyle, Kanayan lâhdine çeksem bütün ecrâmıyle; Mor bulutlara açık türbene çatsam da tavan, Yedi kandilli Süreyyâ'yı uzatsam oradan; Sen bu âvîzenin altında, bürünmüş kanına, Uzanırken,gece mehtâbı getirsem yanına, Türbedârın gibi tâ fecre kadar bekletsem; Gündüzün fecr ile âvîzeni lebriz etsem; Tüllenen mağribi, akşamları sarsam yarana... Yine bir şey yapabildim diyemem hâtırana. Sen ki, son ehl-i salîbin kırarak savletini, Şarkın en sevgili sultânı Salâhaddîn'i, Kılıç Arslan gibi iclâline ettin hayran... Sen ki, İslam'ı kuşatmış, boğuyorken hüsran, O demir çenberi göğüsnde kırıp parçaladın; Sen ki, rûhunla beraber gezer ecrâmı adın; Sen ki, a'sâra gömülsen taşacaksın... Heyhât, Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihât... Ey şehîd oğlu şehîd, isteme benden makber, Sana âgûşunu açmış duruyor Peygamber! SENARYO: YAŞAR ERDOĞAN SENARYOLARIM için Tıklayınız.. www.yasarhocam.com |
HAC-UMRE KAMPANYAMIZ | ||
VEFAAT EDENLER | ||
ONLINE SAYAÇ | ||||||||||||||
|
||||||||||||||