Neden Siyer öğrenmeliyiz?Çoğulu siyer olan siret kelimesi, sözlükte “tavır ve hareket, hayat tarzı, tutulan yol, gidişat, tabiat, tedbir ve idare” anlamlarına gelir. (1) Kur’an-ı Kerim’de bir yerde Hz. Musa’nın asasının mucize eseri yılana dönüşmesi hadisesi anlatılırken kullanılır. Tâhâ Sûresi’nde denilir ki: “(Allah) ‘Ey Musa! Şimdi onu (asanı) yere at’ dedi. Bunun üzerine onu yere attı; bir de ne görsün! O, hızla sıvışan bir yılan oluvermişti. ‘Onu tut’ dedi ve ‘korkma!’ Biz onu ilk haline / şekline döndüreceğiz.” (2) Ayette geçen, “Biz onu ilk haline / şekline döndüreceğiz” cümlesinde siret, “hal, şekil, vaziyet” anlamlarında kullanılmıştır.Hadislerde ise yine sözlük anlamlarına uygun bir şekilde, “tedbir, tavır ve hareket tarzı” mânâlarında kullanılmıştır. Mesela, Hicretin 6. yılında Hz. Peygamber (sas) Devmetü’l-Cendel Serriyye’si için Abdurrahman b. Avf’ı komutan tayin ettiğinde ona şöyle buyurmuştu: “Ey Avf’ın Oğlu! Onu (sancağı) al! Hepiniz Allah yolunda gaza edin ve Allah’a inanmayanlarla savaşın, bununla beraber ganimete hıyanet etmeyin, kimsenin uzuvlarını kesmeyin, çocukları öldürmeyin. Bu Allah’ın ahdidir ve aranızda bulunan Peygamberi’nin siretidir/ hareket tarzıdır.” (3)Sözlük anlamları böyle olan siyer kelimesi, ıstılahî olarak ise, “Hz. Peygamber’in (sas) doğumundan vefatına kadar hayat hikâyesini ve tercüme-i halini yani ahlâkını, şemâilini, delâilini, mucizelerini, nesebini konu edinen ilmin adıdır.” Bir Müslüman için Hz. Peygamber’in hayatına ve O’nun dünyasına ait her hatıranın çok mühim bir yeri vardır. Çünkü O (sas) en güzel örnek, en kâmil misal, en doğru rehberdir. Rabbimiz onlarca ayette, Resûlullah’a ittibânın / itaatin gerekliliğine ve önemine vurgu yapmış, O’nun (sas) rehberliği olmazsa dinin gerçek manada kemale eremeyeceğini belirtmiş, Efendimiz de, “Sarıldığımız müddetçe asla dalalete sapmayacağımız” iki büyük emanetten birinin Kur’an, diğerinin ise kendi sünneti olduğunu beyan etmiştir. (4) Başka bir hadisinde Efendimiz (sas) miras olarak bıraktığı hayatının/sünnetinin değerini şöyle ifade etmiştir: “Allah’a yemin ederim ki, size gecesi gündüz kadar aydınlık, geniş ve takip edilecek bir yol bıraktım.” (5) Gecesinin bile gündüz gibi aydınlık olduğu bu bereketli hayatı her yönü ile öğrenmek, anlamak ve kavramak her Müslüman’ın en önemli gayesi olmalıdır. Böyle olduğu için; “Neden Siyer Öğrenmeliyiz?” sorusu cevabı çok net bir şekilde ortada olan bir sorudur. Buna rağmen biz meselenin mahiyetini biraz olsun daha iyi öğrenme maksadı ile bu soruyu soruyor, ayet ve hadisler ışığında bulduğumuz cevapları da sizlerle paylaşıyoruz. Kur’an’ın ne dediğini daha iyi anlamak için Kur’an’ın ilk muhatabı olan Efendimiz (sas) onu insanlığa tebliğ ettiği gibi, onun nasıl yaşanacağını da öğretmiştir. Dolayısı ile o sadece tebliğ eden değil, hem tebyin eden, (açıklayan), hem tezkiye eden (arındıran), hem de ta’lim edendir (öğretendir). Hal böyle olunca Hz. Peygamber (sas), Kur’an’ın okunmasından tutun açıklanmasına, hayata nasıl taşınacağından tutun, hangi durumlarda neler yapılacağına dair her türlü izahatı yapmış ve bunları fiili olarak da göstermiştir. Bir de Efendimiz’in (sas) vahyin gölgesinde geçen yirmi üç yıllık hayatının ayetlerle şekillendiği göz önünde tutulduğunda, inen her ayetin O’nun dünyasında nasıl karşılık bulduğu hatırlandığında, Kur’an-Siyer ilişkisi daha iyi anlaşılmış olur. Siyerin sahibinin kıymetini doğru şekilde kavramak için Siyer denilen bu bereketli hayatın sahibi olan Efendimiz’in değer ve kıymeti, ancak onun hayatı doğru bir şekilde öğrenildiği zaman kavranılacaktır. Efendimiz’in (sas) 40 yaşına kadar olan pâk ve tahir hayatı, o günden sonra 23 yıl sürecek nübüvvet hayatı ve yaşanan binlerce hadise ne kadar doğru anlaşılırsa, o kadar bir beşer olarak Efendimiz’in nasıl bir mücadele verdiği anlaşılacak, bu da bir Müslüman için çok önemli olan, iman ettiği Peygamber’inin değer ve kıymetini hakkı ile takdir etmesini sağlayacaktır. O’nun (sas) bu din için nasıl bir mücadele verdiğini öğrenen ve nelere katlandığını, neleri yaptığını veya neleri yapmadığını tam anlamı ile kavrayan biri Efendimiz’e (sas) olan sevgisi daha da artacaktır. Batılı araştırmacılar bile Efendimiz’in (sas) hayatını tarafsız bir gözle okuduklarında hayran kalıyorlarsa, bir Müslümanın hayran kalmaması mümkün müdür? Bundan dolayı Siyer, Efendimiz’in değer ve kıymetinin doğru anlaşılması ve kavranmasının önemli etkenlerinden biridir. İslam’ın değer ve kıymetini öğrenmek için Kavramlar insan tasavvurunu şekillendiren en önemli unsurlardır. Bunlara yüklenen anlamlar doğru ise tasavvur doğru olacak, eksik ve hatalı ise elbette yanlış olacaktır. Bize bilmediğimiz binlerce hakikati beyan eden Efendimiz, özellikle kavramların doğru anlaşılması yönünde çok önemli izahlarda bulunmuş ve bizzat uygulamaları ile de bunu göstermiştir. Mesela Cibril hadisi diye bilinen meşhur rivayette bize, İslâm’ın, imanın, ihsanın değer ve kıymetini başka bir açıklamaya ihtiyaç bırakmayacak şekilde öğretmiştir. Bu mânâda Siyer-i Nebi’nin her sayfası bu tarz örneklerle doludur. Dolayısı ile siyeri öğrenmek, bir manada kulluk kodları sayılan kavramları gerçek anlamlarıyla da öğrenmektir. Hadisi, sünneti ve tarihi doğru şekilde anlamak için Siyer bilgisi nasıl Kur’an’ı daha iyi anlamamıza katkı sağlıyorsa, hadis, sünnet ve tarihi de doğru bir şekilde anlamamıza yardımcı olan en önemli verilerden biridir. Çünkü Siyer Sünnetin beyanı, Sünnet ise Kur’an’ın beyanıdır. Ayetlerin nüzûl sebeplerini bilmek, o ayetlerin bağlamına vakıf olmak anlamına geldiği gibi, Asr-ı Saadet’te cereyan eden herhangi bir hadisenin ortaya çıkış sebebine vâkıf olmak da işin bağlamını kavramaya vesile olacaktır. Sözün anlamı, sözün bağlamı ile birebir bağlantılı olduğu için, anlam-bağlam ilişkisini iyice kavrama adına siyere müracaat bir zorunluluktur. Bu önemli husus terkedildiği zaman ciddi anlam kaymalarına sebep olmakta, nice önemli mesaj ya yanlış anlaşılmakta veyahut hiç anlaşılmamaktadır. Hal böyle olunca, Kur’an’ın ve Sünnet’in neşet ettiği zemin olan Siyer’in öğrenilmesinin ehemmiyeti daha net şekilde ortaya çıkmaktadır. İdeal bir mü’min olmanın yollarını öğrenmek için İdeal bir insan ve ideal bir mü’min olabilmek için Allah’ın birleştirmesini emrettiği bağları / ilişkileri koparmamak ve bu bağları istenilen düzeyde hayatta tesis etmek gerekir. Bu bağları şöyle sıralayabiliriz: İnsanın kendi nefsi ile olan bağı İnsanın Allah ile olan bağı İnsanın başka insanlarla olan bağı İnsanın eşya ve evren ile olan bağı İnsanlık ailesinin en kâmil hali olan Efendimiz (sas) bu bağların hayatta nasıl tesis edileceğine dair en güzel örnekleri ortaya koymuştur. Bu örnekliği kavramak adına O’nun hayatı iyice öğrenilmeli, özellikle Siyer’in sayfaları bu bakış açısıyla da okunmalıdır. En doğru kametin/duruşun ne olduğunu öğrenmek için Zamanlar, mekânlar ve olaylar değişince insan, bunlara uygun en doğru duruşların ne olduğu konusunda ciddi bir sıkıntıya düşmektedir. Nerede sükût edileceğini, nerede konuşulacağını, ne zaman yumuşak, ne zaman sert olunacağını, kime karşı tevazu, kime karşı izzetle durulacağını kestiremeyebiliyor. Gerçekten insanın en fazla zorlandığı mesele, doğru işi, doğru tavrı, doğru zamanda ve zeminde yapabilmesidir. İşte Efendimiz (sas) bu alanın da tartışılmaz en ideal örneği ve modelidir. Siyer’in sayfaları içerisinde yer alan binlerce bilgi, bizlere doğru duruş adına çok önemli örneklikler sunmaktadır. Bundan dolayı da siyer bir yönü ile mü’minin hareket tarzını/stratejisini belirleme adına mühim bir kaynaktır. Efendimiz’i (sas) hakkıile sevebilmek için Bir Müslüman için Hz. Peygamber’i (sas) sevmek sadece vefanın ve heyecanın duygusal bir konusu değil, aynı zamanda imanın bir konusudur. Çünkü Rabbimiz, Peygamberi sevmeyi imanın kemal şartı olarak belirlemiş, Efendimiz de (sas) kutlu sözlerinde bunu beyan etmiştir. O’nu gerçek mânâda sevebilmek, ancak tanımak ile mümkündür. Çünkü muhabbet ancak marifet ile sağlanır. “Ne kadar tanırsan, o kadar sevebilirsin” ilkesi ile sevmenin şartı tanımaktan geçmektedir. Tanımanın yolu ise O’nun pâk hayatını iyice öğrenmekten geçmektedir. O hayatı biraz olsun anlayan kişi, bir sevgi ahlâkına dair çok önemli mesajlar öğrenecek ve “Hz. Peygamber’i (sas) nasıl sevmeliyiz?” sorusuna cevaplar bulacaktır. Hz. Peygamber (sas) gibi terbiye olmak için Efendimiz (sas) buyurmuşlardı ki: “Beni Rabbim terbiye etti ve terbiyemi en güzel şekilde düzenledi.” (11) Bundan dolayı Hz. Muhammed (sas) dediğimiz zaman; mürebbisi Allah olan bir beşer sultanı demiş oluruz. O, (sas) doğumundan Peygamber olacağı güne kadar gözetim altında olan, sonra Peygamber olarak kavmine gönderilen, o günden sonra da vahyin gölgesinde ayet ayet şahsiyeti inşa edilen birisidir. Dolayısı ile Efendimiz’in (sas) mutahhar hayatı bir yönü ile “Kur’an, insanı nasıl inşa eder?” sorusuna cevaptır. Siyer’den bu önemli bilgiyi öğrendiğimizde hem Hz. Peygamber gibi inşa olmak, hem de elimizin altındaki insanları Kur’an’la inşa etmek noktasında çok önemli usûl ve yöntemler elde etmiş oluruz. Özellikle inen ayetlere Efendimiz’in verdiği ilk karşılıklar, o ayetleri Sahabe’ye ulaştırdığında onların söyledikleri ve sonrasındaki ayetleri yaşama tatbik adına ortaya koydukları gayretleri Kur’an’la inşa olunma konusunda mühim mesajlar taşımaktadır. 23 yıllık süreç, bu bakış açısı ile gözden geçirildiğinde, terbiye muhtevası ve yöntemine (eğitim bilimine / pedagojiye) dair nebevî ölçüler tespit edilecek, bu ölçülerle de hayatlar yeniden düzenlenecektir. (*) M. Emin YILDIRIM’IN Derslerinden Derlenmiştir. 1) el-Firûzâbâdi, el-Kâmûsü’l-Muhit, s. 528 2) Tâhâ Sûresi, 20/19-21 3) İbn Hişam, es-Sîre, c. 4, s. 281 4) Hâkim, el-Müstedrek, c.1, s.93 5) İbn Mace, Kitabü’s-Sünne, 5 6) Ahzab Sûresi, 33/21 7) Haşr Sûresi, 59/7 8) Kalem Sûresi, 68/4 9) Nesâî, Menasik, 27 10) Buhârî, Ezân, 18 11) Süyûtî, Câmiu’s-Sağîr, c.1, s. 12; el-Muttakî, Kenzü’l-Ummal, c.11, s. 406 HZ.MUHAMMED'İN HAYATI Anasayfa için Tıklayınız.. |
HAC-UMRE KAMPANYAMIZ | ||
VEFAAT EDENLER | ||
ONLINE SAYAÇ | ||||||||||||||
|
||||||||||||||